“Risk, uysallaştırılamaz. Onunla beraber yaşamayı öğrenmemiz gerekmektedir.”
Brian Lo Paribas, 1999
Geçmişte, Aktif/Pasif yönetimi olarak başlayan, günümüzde Risk Yönetimi olarak gelişimini sürdüren uygulamalar finans sektöründen sonra, reel sektörde de uygulamada yer bulmuştur.
Avrupa’nın Enron’u olarak nitelendirilen Parmalat, bilançosundaki belirsizlikler finans kuruluşları tarafından göz ardı edildi. Şirket, 2003 yılına kadar karmaşık türev ürünler kullanmaktaydı ve bu türev ürünlerin, (opsiyon, swap vb) gerçekten koruma sağlayıp, sağlamadığı tam olarak anlaşılamıyordu. Parmalat müşterilerinin paralarının spekülatif ve riskli yatırımlarda değerlendirdiği 2003 yılında tespit edildi. Daha sonra şirketin iflası istendi.
Riskin yönetilebilmesi için ilk önce riskin varlığının tespit edilmesi gerekmektedir. Tanımlanmamış bir risk altına rasyonel yatırımcının girmesi mümkün değildir. Yüksek risk , yüksek getiri beklentisi gerektirir. Ancak finansal olarak en düşük risk de en yüksek getirinin kazanılması hedeflenmelidir.
Dünya ekonomik krizlerinin yanı sıra, gelişmekte olan ülkeler içinde yer alan Türkiye kendi krizlerini de yaşamaktadır. Türkiye de yaşanan 1994 , 1999, 2001, 2004 krizlerinden sonra 2008 Mortgage krizi ve en son ülkemizde 2018 yılındaki hızlı döviz kurlarındaki tırmanış firmaların finansal durumlarını olumsuz etkilemiştir. Küresel ekonominin, ülkeler arasında finansal sınırları kaldırmış olması nedeniyle, ileride oluşacak krizlerin dünyadaki bütün ülkeleri etkilemeye aday olduğu görülmektedir. Bu nedenle şirketlerin kriz dönemlerini kolaylıkla aşabilmeleri için sağlam mali yapıya kavuşturulması ve finansal risklerle ilgili önlemler alınmasını zorunluluk haline getirmiştir.
- Döviz riski
- Faiz riski
- Türev ürün kullanımları
- Varlıkların değer kaybı riski
- Alacakların tahsil riski
- Yönetici riski
- Kar kaybı riski